TÜRK MİLLETİNE BİZANSTAN GEÇME BİR HASTALIK VARDIR.GEVŞEKLİK , LAUBALİLİK , DEDİKODU , FİTNE , FESAT , TERBİYESİZLİK , BİRBİRİNİ BEĞENMEMEK, SIR SAKLAYAMAMAK, RAST GELE LAF SÖYLEMEK...BU HASTALIK SİZDEDE VAR. BU HASTALIĞI TEDAVİ ETMENİZ LAZIMDIR BENİMLE DAVA ARKADAŞLIĞI EDECEKSENİZ, HERŞEYDEN ÖNCE YÜKSEK VASIFLI TÜRK OLMAYA MECBURSUNUZ...M.R.K.

BENİM KUDRETİMİN ULAŞTIĞI YERE , ONLARIN HAYALLERİ BİLE ULAŞAMAZ...(FATİH SULTAN MEHMET HAN)
 

                                         GÖKTÜRKLER                                                                                                                                                    Asya "Büyük Hun" imparatorluğundan sonra, her bakımdan temsil ettiği Türk kültürü itibariyle 2. "süper" Türk imparatorluğu niteliğinde olan Gök-Türk hakanlığı, "Türk" sözünü ilk defa resmî devlet adı olarak benimsemekle bütün bir millete ad vermek şerefini kazanmış, Doğu Sibirya"daki Yakut Türkleri ile batıda Ogur (Bulgar) Türklerinin bir kısmı dışındaki Türk asıllı bütün kütleleri kendi idaresinde birleştirmiştir. Hakanlığın yıkılmasından sonra bir yelpaze gibi açılarak dört tarafa yayılan çeşitli Türk zümreleri gittikleri yerlerde "Türk" adını ve Gök-Türk idarî, siyasî ve iktisadî geleneklerini yaşatmışlardır. Yine bütün bu Türklerin tarihinde Gök-Türk teşkilatının, edebiyatının, töre ve hayat telakkisinin izleri görülmüştür. Gök-Türk-lerden sonraki çağlarda, R Türkçesi (Ogur lehçesi) müstesna, bütün Türk lehçe ve ağızları Gök-Türk Türkçesi"nin damgasını taşır. Doğudan batıya:Orta Asya, Türkistan, Maveraünnehir, Kuzey Hindistan, îran, Anadolu, Irak, Suriye ve Balkan Türkleri, Gök-Türkler yolu ile Türk"tür.

Bizim bugün diğer Türk devlet ve zümrelerinden ayırdetmek üzere Gök-Türk (Kök-Türk) dediğimiz bu topluluk ve devletin adı "Türk" veya "Türük" idi. Ancak, kitabelerin bir yerinde kendini Gök-Türk olarak tanıtmıtır ki, "Gök"e mensup, ilahî Türk" manasma gelen bu tabir V. Thomsen"e göre hakanlığın parlak devresine işaret etmekte olmalıdır (herhalde Mu-kan Kagan zamanı).

Gök-Türk hakanlığı çağında, daha doğrusu 6.-9. asırlarda Orta Asya"da tarihî rol oynayan toplulukların, çeşitli adlar altında gruplaşan Tölesler olduğu anlaşılmaktadır. Türkçe Töles kelimesi ihtimal "asıl, kök, temel" manalarına gelmektedir. Bk. L. Bazin, Les Calendriers..., s. 661, 667.

Töles (Tölös, Tolis, Çince"de T"ie - lo, T"ieh - le)"ler, Çin kaynaklannda eski Hun boylanndan olarak zikredilen ve bütün Orta Asya"ya yayılmış kalabalık Türk kütleleri bütünüdür. Sui-shu (Çin Sui hanedanımn - 581 - 618-yıllığı)"da 50 kadar kabilesi sayılmakta ve şöyle sıralanmaktadır: l"i Baykal gölünün kuzeyinde, 5"i Tola ırmağı kuzeyinde, 5"i Tanrı dağları kuzey eteğinde, 9"u Altaylar"ın güneybatısında, 4"ü K"ang (Semerkant havalisi) "krallığı"nın kuzeyinde, 10"u Seyhun boyunda, 4"ü Hazar"ın doğusu ve batısında, 6"sı Fu-lin(Bizans)"in doğusunda" . Ancak Baykal gölünden Karadeniz"e kadar yayılan bu toplulukların hepsini de Türk menşeli saymak doğru olmasa gerektir. En batıda gösterilen bazılarının (mesela Alanlar) îranlı oldukları biliniyor. Wu-hun (=Ugor)"lar da Urallı bir kavim grubudur .Ayrıca Ogur boylarının da T"ieh-le"ler olarak zikredildiği anlaşılmaktadır. Töles boylarının, taşıdıklan adlar henüz tamamen çözülememiş olmakla beraber, Hunlardan geldikleri ve umümîyetle dil ve örflerinin Gök-Türklerinkinin aynı olduğu belirtilmiştir" ". Bazı Çin kayıtlarına göre, Tabgaçlar devrinde (386-534), yüksek tekerlekli araba kullandıklanndan dolayı Kao-kü (Chao-ch"e = yüksek tekerlek) diye adlandırılan bir kısım Töles kabileleri diğer Türkler gibi kendilerini kurt ata"dan türemiş kabul ederlerdi. Ayrıca, T"ang-shu (Çin T"ang sülalesi -618-906- yıllığı)"da da 15 Töles kabilesinin adlan verilmiştir. Gök-Türk hakanlığı zamanında Orta ve Doğu Asya"da gruplaçan Tölesler ile diğer ilgili bölgelerdeki topluluklar şunlardır:

1. Tarduş (Çince"de Sie Yen-t"o, Hsieh Yen-t"o. Hsie/ = Sir/ Yen-t"o = Tarduş?) lar .Töles kabilelerinden bir grup (herhalde Tarduş: Hakan Tar-du"nun unvanı ile anılanlar: Batı Gök-Türk"leri= On-oklar) Altaylar"ın batı-sında oturmakta olup Töleslerin en zengin ve kuvvetlileri olarak gösterilirler.

2. Uygur"lar. Töleslerden bir kütle. Tola ırmağının kuzey sahasmda yer almışlardı.

3. On-0k"lar (ihtimal "Tarduş" diye de adlandırılan Töles grubu), Altaylar"dan Seyhun (Sır-derya) yakınlarına kadar uzanan geniş bölgede görünüyorlar. Çu ırmağı-Isık göle göre, 5"i doğuda To-lu (sol kanad), 5"i batıda Nu-çi-pi (sağ kanad) adı ile 10 kabileden kurulu olup, "Batı Gök-Türkleri" diye de anılmışlardır. Türgişler (aş.bk.) To-lulardan idiler. Ayrıca bunlar-dan bir kısmı Çu-yüe (Çiğil?) ve Ç"u-mi (Çumul) adları ile anılan Türk kabi-leleri ile birlikte 630"u takip eden yıllarda, Gök-Türk hakanlığının fetret devresinde, Beş-balık civanndaki kurak bozkırlara çekilmişler ve Şa-t"o (Çince çöl veya Türkçe sadak? Veya Çiğil"ler?) adını almışlardır.

4. Karluk"lar. Altaylar"ın batısında idiler .

5. Oğuz"lar (630"dan sonra bu adla ortaya çıkan Töles boyları.) Selenga ırmağı- Ötüken bölgesinde oturuyorlardı .

6. Doğu Avrupa"da Türk topluluklan: Avar"lar , Hazar"lar , Ogur"lar , Peçenek"ler ve ihtimal Kıpçak-Kuman"lar vb.

7. Kırgız"lar. Baykal"ın batısında, Yenisey nehrinin kaynakları bölgesinde idiler .

8. Basmıllar (Çince"de Pa-si-mi). îdi-kut(hükümdar)"unun Türk olduğu belirtilen bu kavmin aslen yabancı olup, Türklerle karıştığı ileri sürülmüştür. Daha ziyade îç-Asya"da Beş-balık havalisinde görünmektedirler.

9. K"i-tan, Tatabı, Dokuz-Tatar, Otuz-Tatar gibi Moğol soyundan kabileler doğu bölgesinde Kerulen ve Onon nehirleri havalisinde bulunuyorlardı.

Ancak hatırlatmak gerekir ki, bütün bu topluluklar, zaman zaman yer değiştirmekte, arada bir çözülen boylardan yeni birlikler meydana gelmekte, hülasa oynak kütleler teşkil etmekte idiler. Yine görülmektedir ki, Tarduç, Uygur, On-ok, Oğuz, Ogur, Hazar vb. gibi isimler Türk soyundan gelen kütlelerin türlü teşkilatlanmalar dolayısiyle aldıkları adlardan ibarettir. "Türk" de, bilinen manası ile önceleri belirli bir topluluğun (Aşına ailesi etrafında toplananların) adı iken sonraları yaygınlaşmıştır.

Gök-Türkler, Çin kaynaklarının açıkça belirttikleri üzere, Asya Hunlarından iniyorlardı Başbuğ ailesi olan Aşına soyunun bir dişi kurttan türediğine dair o çağda pek yaygın olduğu anlaşılan rivayetler Gök-Türklerin erken tarihini efsanelerle karıştırmaktadır. Ancak kurttan-türeme geleneğinin Asya Hunları arasında da mevcut olması ve kurt ata"nın Türkleri dar, geçilmez yollardan selamete ulaştırdığı (Bozkurt Destanı"nın aslı) rivayetinin Hunlarda görülmesi Gök-Türklerin Hunlara nisbetini ortaya koymaktadır. Aşına ailesinin, yalnız bir erkek çocuk hayatta kalmak üzere, katliama uğramış olduğu rivayeti , Tsü-kü (aslında Asya Hun devletinde bir unvan) adlı Hun ailesine mensup Meng-sün tarafından kurulan Kuzey Liang Hun devletinin (yk. bk.) 439"da Tabgaçlar tarafından yıkılması hadisesine bağlamak mümkündür. Sui-shu (Çin yıllığı, 581-61"ya göre, bu Hun devletinde idareyi elinde tutan Tsü-kü(Chü-ch"ü)"ler imha edildiği zaman A-shih-na (Açına) kolu 500 ailelik bir kütle halinde, Kan-su bölgesinden göçerek, Juan-juanlara sığınmışlardı. Gök-Türklerin nüvesini teşkil ettiği belirtilen ve Meng-sün"ün oğlu An-çu ve sonra torunu Şu"nun öldürülmesi üzerine önce Hsi-hai"da iken sonra Altaylar"a nüfüz eden bu kütle, Chü-ch"ü (Tsü-kü)ler yolu ile de Asya Hunlarına bağlanmaktadır ve hatta, bu kısa göç hareketini idare eden Aşına soyunun, Güney Hun tanhuları yolu ile Mo-tun"un mensup olduğu ünlü T"u-ko (Tu-ku) ailesinden gelmesi kuvvetle muhtemeldir . Kurt ata inancı dolayısiyle Gök-Türk hakanlık belgesi, altından kurtbaşlı sancak (tug) olmuştur.

I.GÖKTÜRK HAKANLIĞI

Gök-Türklerin 6. yüzyılın ilk yansında Altay dağlarının doğu eteklerinde ve maden istihsal edilen yakın bölgelerde (Yarkent, Kaşgar, Kuça vb.) ananevî san"atları demircilikle uğraştıklan ve Juan-juan devletine silah imal ettikleri biliniyor. Fakat o zaman dahi dağınık idiler. Chou-shu (Çin yıllığı, 557-581)"ya göre, Gök-Türk devletinin kurucusu olan Cho-shu ( Çin yıllığı 557-581) "ya göre Gök-Türk devlerinin kurucusu olan Bumun (Çince"de, Tu-men)"ın atası A-hien, "şad" unvanını taşıyor ("Bilge Şad") ve Bumın"dan hemen önce gelen Tu-wu adlı başbuğ da Ta Ye-hu ("büyük yabgu") olarak tanınıyordu. Demek ki, Türk kütlesinin Ju-an-juanlarla bağlılığı daha ziyade "federatif" mahiyette idi. Bumın daha 534 yılında Kuzey (Batı) Tabgaç (Wei) hükümeti ile siyasî münasebet kurmuş, 542"de akıncılarının başında Huang-ho nehri yakınlarında görünmüş ve 545"de Tabgaç hükümdannın gönderdiği elçiyi "împaratorluktan nezdimize hey"et geldi, devletimiz bundan gurur duyar" sözleri ile karşılamıştı. Gök-Türk hanlarından İşbara, 585"deki konuçmasında Gök-Türk devletinin "50 yıl önce" kurulduğunu söylemişti ki, bu da 535 tarihine denk düşmektedir.

Ancak Juan-juan devletine karşı bir "Töles" ayaklanmasını bastıran (546) Bumın"ın, Juan-juan hükümdarı ile eşdeğerde olduğunu göstermek için onun kızı ile evlenmek arzusunun kabaca reddedilmesi üzerine, Batı Tabgaç prensesi ile evlenerek vurduğu ağır darbe sonucu Juan-juan devletini çökerttikten (552 başları) sonra, resmen "İl-kagan"" unvanını alması ve böylece, eski büyük Hun imparatorluğunun başkent bölgesi Ötüken merkez olmak üzere hakanlığı kurması 552 yılında vaki olmuştur.

Devletinin batı kanadının idaresini, kuruluşta birlikte çalıştıklan küçük kardeşi İstemi (İştemi. Çince"de She-ti-mi)"ye veren Bumın, devleti kurduğu yıl içinde öldü. "Yabgu" unvanını taşıyan, dolayısiyle Doğu kanadının yüksek hakimiyetini tanıyan îstemi, Batı"da fetihlerine devam ederken, Ötüken"de iktidara gelen, Bumın"ın oğlu, K"o-lo (Kara?) ve bunun erken ölümü üzerine hakan olan, Bumın"ın diğer oğlu, Mıı-kan (Beğ-Han? 553-572) zamanında devlet haşmetli çağına ulaştı. Heybetli görünüşü, parlak etkili gözleri, kudreti ve sertliği Çin kaynaklarında belirtilen Mu-kan Kagan, son bir darbe ile ahalisinin bir kısmının Çin"e (müttefikleri olan Ts"i topraklarına) sığmdığı bilinen, bir kısmının da Baykal"ın kuzeyine doğru çekildiği anlaşılan Ju-an-juan devletini tarihe mal ettikten sonra (555) doğuda K"i-tanların ve kuzeyde Kırgızların ülkelerini Gök-Türk hakimiyetine bağladı; Çin"de Batı Tabgaçlannın yerine geçen Chou hanedanı (557-581) ile diğer Çinli Ts"i (Ch"i) hanedanını (550-557) baskı altına aldı; îstemi"nin harekatına karşı Çin"den yardım isteyen Ak Hun-Eftalit devletine ve Maveraünnehir halkına Çin askerî desteğini önledi. 564"de Şan-si"deki Ts"i başkenti Tsin-yang"ı muhasara etti ve kızı prenses Açına"yı Chou imparatoru Wu-ti ile evlendirdi (56. Kaynaklann bildirdiğine göre, geniş ülkelere ve 100 bin kişilik bir orduya sahip olan Gök-Türk hakanını, Çin imparatoru akrabalık kurma yolu ile teskin etmiş oluyordu.

Mu-kan"ın emrindeki kuvvet hakanlığın Doğu kanadının ordusu idi. îs-temi (552-576) kumandasındaki öteki ordu ise kendi bölgesinde hareket halinde idi. Kısa zamanda, Altaylar"ın batısını Isık göl ve Tann dağlan"na kadar hakimiyetine alan îstemi, geniş çapta askerî ve siyasî faaliyetleri neticesinde temas kurduğu Sasanî imparatorluğu ve Bizans gibi Ortaçağ"ın en büyük iki devletini Gök-Türk politikası izinde yürütmek suretiyle, Türk hakan lığını bir dünya devleti payesine yükseltti. Ak Hun-Eftalitler üzerinde yaptığı ilk baskı tecrübesinden (ihtimal 556 yılı başlarında) sonra, ipek transit ticaretini elinde tutan bu devlete karşı Sasanî imparatorluğunu tabiî müttefik olarak gören îstemi, Şehinşah Anüşîrvan Adil ile andlaşma yaptı; bu vesile ile Anüşîrvan ile evlenen kızı îran sarayına imparatoriçe oldu. Müttefikler tarafından sıkıştırılan Ak Hun-Eftalit devleti yıkıldı ve toprakları, Ceyhun (Amu-derya) sınır olmak üzere iki müttefik arasında paylaşıldı (557). Maveraünnehir, Fergana"nın bir kısmı, Batı Türkistan"ın güneyi, Kaşgar, Hoten vb. Gök-Türklere intikal etti. Bu suretle îç-Asya kervan yolu üçüncü kere Türklerin eline geçmiş oluyordu.

Ancak Anüçîrvan, bu bölüçmede, zaferdeki cüz"î katkısına nisbetle "arslan" payını almış olmasına rağmen, pek memnun değildi; Kervan yolu"nun Maveraünnehir güzergahını da ele geçirmek istiyordu. Bu maksatla, kendi ülkesinden Akdeniz limanlanna ve Bizans"a yapılmakta olan ipek nakliyatını durdurdu. Böylece hem ipek ticaretinin ünlü kervancıları olup son taksimde Gök-Türklere bağlanan Sogd ahalisinin faaliyetini baltalayarak huzursuzluk çıkarmak, hem de Türkleri ipek transit vergisi gibi yüksek bir gelirden mahrum etmek düçüncesini tatbik mevkiine koydu. îstemi"nin gönderdiği elçileri hile ile öldürttü. Gök-Türk fütühatının Talas-Çu sahasından ve Seyhun nehrinin doğusundaki Khoa-lit ülkesi (Bizans elçisi Zemarkhos"ta: Kolkh. Kholiat) üzerinden Aral-Hazar kuzeyine doğru ilerlediği bu tarihlerde Iran ile uzlaşma ümidini kesen îstemi Bizans"a döndü ve İstanbul"a Sogdlu ipek taciri ve diplomat Maniakh başkanlığında bir hey"et gönderdi (567 sonları). Tarihte bu, Orta Asya "dan Doğu Roma"ya giden ilk resmî hey"et idi. îpek meselesi Gök-Türkler kadar, Bizans"ı da ilgilendirdiği için, hatta daha önceleri Sasanî aracılığından kurtulmak üzere nakliyatını Hind denizi yoluna teksif etmek maksadı ile Güney Arabistan"daki Himyerî devleti ile temaslar aramış olan Bizans"ta împarator Justinos II, Türk elçilerini ilgi ile karşılamış, îstemi"nin gönderdiği "îskitçe" (Türkçe) mektubunu okutmuş ve Maniakh"ın ağzından teşebbüsün ciddîliğini anlamıştı. Bir ittifak andlaşması yapmak üzere, umümî vali Zemarkhos başkanlığında bir hey"eti yola çıkardı (569 Ağustos başı). Türk elçileri ile birlikte Karadeniz-Kafkaslar-Hazar Denizi-Aral gölü arasından Talas yolu ile Tanrı-dağları"ndaki Ak-Dag (Altın-dağ)"da İstemi"nin huzuruna gelen Bizans elçisinin hatıraları Gök-Türk hayatını ve kudretini gözler önüne sermesi bakımından pek kıymetli bir vesikadır. îstemi, Bizans ile işbirliği yaparak Anüçîrvan"ı îpekyolu"nu açmağa zorlamak gayesini güden siyasetinde başarıya ulaşmış, 571 yılında Sasanî-Bizans çatışması başlamış; hakimiyetlerini Harezm üzerinden Kafkaslar"ın kuzeyindeki Kuban ırmağma kadar yaymağa çalıçan ve ayrı ayrı Türk idarecilerin emrinde olmak üzere ülkeyi 8 bölge halinde ellerinde toplayan Gök-Türkler o sıralarda Azerbaycan"a da girmişlerdi. Fakat batıya bu Türk ilerleyişi durakladı ve Bizans ile esas ortak hareketle ilgili müdahale, ancak Anüşîrvan"ın oğlu olup, Gök-Türk prensesinden doğduğu için "Türk-zade" diye anılan Ormuzd IV (579-590)"un son yıllannda (588"lerde) yapılabildi. Gecikmenin sebebi, Gök-Türkleri savaşa iştirak için tazyik eden Bizans"ın gönderdiği elçilerden birı olan Valentinos"u 576"da Aral gölü havalisindeki Türk bölgesinde karşılayan Türk-şad"ın sözlerinden anlaşılıyor. Bu Türk prensi Bizans"ı, Gök-Türklerin hasımları olan Avar" "ları himaye etmekle ve "kılıçlanarak değil, atların ayakları altında karınca gibi ezilerek öldürülmeyi hakeden" bu kavme barınacak yer vermekle suçluyorduki, bu doğru idi. Ayrıca Bizans, Azerbaycan üzerinden ilerleyerek ihtimal Güney Kafkasya"daki Sabar Türkleri ile bağlantı kurmak isteyen Gök-Türk kuvvetlerinin hızını kesmek maksadiyle, 576"ya doğru oradaki Sabar Türk kütlesini dağıtmıştı.

İstemi"nin siyasetinin diğer mühim bir neticesi de şu olmuştu: 19 yıl süren (571-590) Sasanî-Bizans mücadelesinden sonra da iki imparatorluğun arası düzelmemiş, birbirini takip eden karşılıklı istilalarda nihayet imparator Herakleios"un Sasanî başkenti Mada"în (Ktesiphon)"e kadar uzanan seferleri (622-62 Sasanî imparatorluğunun son mecalini de kırmıştı ki, Kur"an"da bile işaret olunan bu durum İslamiyetin kısa zamanda îran"da hakimiyet kurmasını kolaylaştırmıştır.

 

İLHAM VEREN SÖZLER
Gözlerin yaşları olmasaydı , ruhun gökkuşağı olmazdı...(kızılderili atasözü)
İyi şeyler yapacak olan , hepsini tek başına denemelidir...(kızılderili atasözü)
Can taşıma liyakatini , canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik.ÖZLEMİNİ ÇEKTİĞİMİZ...MRK
Zaman bendedeir ve mekan bana emanettir şuurunda bir gençlik...ÖZLEMİNİ ÇEKTİĞİMİZ...(MRK)
 
Surda bir gedik açtık ;mukaddesmi mukaddes ! Ey kahpe rüzgar, artık ne yandan esersen es...! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol